Hz. Şevki Efendi


Kitabımızın giriş kısmında ve önceki bölümlerde kendisinden kısaca bahsedilen Hz. Şevki Efendi, Hz. Abdülbaha’nın vasiyetnamesi ile atandığı görevini 1921’den bu  dünyadan ayrıldığı 1957 yılına kadar sürdürdü. Hz. Şevki Efendi’nin dünya Bahai toplumunun dönüşüm ve büyüme sürecinin rehberi olduğu bu otuz altı yıl, Bahai tarihinde çok özel  bir  dönem olarak kabul edilmektedir.

Hz. Şevki Efendi 1 Mart 1897 tarihinde Akka’da dünyaya geldi. Baba tarafından Hz. Bab’ın, Hz. Abdülbaha’nın kızı olan annesi tarafından ise Hz. Bahaullah’ın soyundan geliyordu. Küçük yaşlarından itibaren Bahai Dini’ne duyduğu çok güçlü bağlılığı ve dedesi Hz. Abdülbaha’ya olan derin adanmışlığı, Hz. Şevki Efendi’nin tüm yaşamını şekillendirmiş ve motive etmiştir.

İlk eğitimini  Hayfa  ve  Beyrut’ta  aldı.  İlerleyen  yıllarda  ise  Hz. Abdülbaha’ya sekreter ve tercüman olarak hizmet etmek için İngilizcesini geliştirmek amacıyla Oxford Üniversitesi’ne gitti. Hz. Abdülbaha bu dünyadan ayrıldığında Hz. Şevki Efendi eğitimine devam ediyordu. Hz. Abdülbaha tarafından atandığı görevi öğrendiğinde henüz yirmi dört yaşındaydı. Bu çok ağır sorumluluğu üstlenmek üzere kısa süre sonra Hayfa’ya gitti.

Bahai Dini’nin kurumlarının ve idari düzeninin geliştirilmesi, hizmet ettiği yıllar boyunca Hz. Şevki Efendi’nin temel aldığı en önemli konulardan birisiydi. Öte yandan toplumun işlerini yönetmek için de yerel ve ulusal Bahai kurumlarından oluşan bir yapınilmıneisnişgaeereki    yordu. Otuz altı yıllık görevi boyunca
 
Hz. Şevk Efendi dünya Bahai toplumunu nihayetinde kurulacak olan Yüce Adalet Evi’nin seçimine hazırladı.

Hz. Abdülbaha dünyaya gözlerini yumduğunda otuz beş ülkeye ulaşmış olan Bahai Dini, Hz. Şevki Efendi’nin yaşamını kaybettiği 1957 senesinde iki yüz on dokuz ülke, sömürge ve adaya yayılmış, yirmi altı tane de Milli Ruhani Mahfil kurulmuştu. Yüce Adalet Evi’nin ilk kez seçildiği 1963 yılına gelindiğinde ise Bahai dünyasında artık dört bin beş yüz Mahalli Ruhani Mahfil, elli altı Milli Ruhani Mahfil vardı ve iki yüz elliyi aşkın ülke, sömürge ve adanın yaklaşık on beş bin noktasında, irili ufaklı Bahai toplumları bulunuyordu.

Hz. Şevki Efendi Bahai Dini’nin merkezini, Bahailer için kutsal kabul edilen Akka ve Hayfa’da inşa etme girişimini de üstlendi. Kermil     Dağı’nda     Hz.     Bab’ın     istirahatgâhı     olarak  Hz. Abdülbaha’nın yaptırdığı sade binanın üzerine, Hz. Şevki Efendi tarafından çok zarif bir üst yapı inşa edildi. Ayrıca bu dönemde Hz. Bab’ın ve Hz. Bahaullah’ın Makamlarının etrafında bahçeler kuruldu.

Burada şu kısa bilgiyi paylaşmak yararlı olabilir. Bahai projeleri yalnızca Bahailerin gönüllü bağışlarıyla finanse edilir. Bu uygulama Bahai Dini’nin kesin bir emridir. Bahai toplumu her sosyal sınıftan insandan oluşur dolayısıyla Hz. Şevki Efendi’nin öncülük ettiği tüm bu imar projelerinin gerektirdiği maddi kaynak o günkü Bahailerin büyük fedakârlıkları ile başarılabilmiştir. Bu durum Bahai toplumunun bugün yürüttüğü çalışmalar için de aynı şekilde devam etmektedir.
 
Hz. Abdülbaha tarafından kutsal Bahai yazılarının tek yetkili yorumcusu olarak tayin edilen Hz. Şevki Efendi aynı zamanda, orijinalleri Arapça veya Farsça olan kutsal metinlerin bir kısmını İngilizceye çevirdi.
Hz. Şevki Efendi, 4 Kasım 1957’de hayata gözlerini yumdu ve vefat ettiği Londra’da defnedildi.

Hz. Şevki Efendi yaşamı boyunca Bahai Yazılarını yorumlayarak Hz. Bahaullah’ın öğretilerini hayata geçirmeye dair anlayış geliştirilmesine ışık tutmuştur. Bunun örneklerinden biri de daha önce kitabın birçok yerinde ifade edildiği üzere Bahai öğretilerinin temelini oluşturan insan âleminin birliği kavramına dair açıklamalarıdır. Bu kavramın imaları çok derindir; zira İnsanlığın Birliği başlığında da belirtildiği üzere bu birlik anlayışı kardeşçe sevgi ve tahammülden çok daha fazlasını içerir, toplumun yapısında değişiklik gerektirir ve insanlığın toplu yaşamının uzun evrimsel sürecinde, bir dünya medeniyetinin ortaya çıkışına damgasını vuracak final  aşamayı  temsil  eder.  Hz. Şevki Efendi bu konuya şu sözlerle açıklık getirmektedir:

“Bu [İnsanlığın Birliği ilkesi], insan evriminin tamamlanmasını temsil etmektedir; öyle bir evrim ki, ilk adımlarını aile yaşamının doğuşu ile atmış, bir sonraki gelişmeyi kabile dayanışmasının başarılmasıyla kaydetmiş; ardından sırasıyla şehir devletinin oluşumuna ve sonra bağımsız ve egemen ulusların kurulmasına doğru gitmiştir. İnsanlığın Birliği ilkesi, Hz. Bahaullah tarafından ilan edildiği haliyle, bu muazzam evrimde bu son aşamaya ulaşılmasının yalnızca gerekli olmakla kalmayıp kaçınılmaz olduğu, gerçekleşme vaktinin hızla yaklaştığı ve Tanrı’dan kaynaklanmadıkça başka hiçbir kuvvetin onu kurmayı başaramayacağı iddiasını da beraberinde getirir.”157
 
Hz. Bahaullah’ın dünya çapındaki Yasasının yaşam veren gayesi olan bu birliği açıklarken Hz. Şevki Efendi bunun çeşitlilik içinde birlik olduğunu vurgulayıp şöyle devam etmektedir:

“Onun amacı, toplumun mevcut temellerini yıkmak bir yana, o temeli daha geniş bir alana yaymak ve kurumlarını durmaksızın değişen bir dünyanın gereksinimleriyle uyumlu şekilde yeniden biçimlendirmektir. Ne meşru aidiyetlerle ters düşer ne de zaruri bağlılıklara zarar verebilir. Onun amacı, ne insanların yüreklerindeki makul ve mantıklı bir yurtseverliğin ateşini boğmak ne de aşırı merkeziyetçiliğin zararlarından arındığı takdirde çok gerekli olan ulusal özerklik sistemini ortadan kaldırmaktır.  Dünya  halklarıenıulvuslar ını  birbirinden  farklı kılan etnik köken, iklim, tarih, dil, gelenek, düşünce ve alışkanlık çeşitliliğini ne görmezden gelir ne de bastırmaya çalışır. İnsanlığı daha geniş kapsamlı bir bağlılığa, kendisine daha önce can verenlerin ötesinde daha büyük bir amaca çağırır.”158