Uluslararası Bahai Toplumu


Türkiye Bahai Toplumu Güçlü ve Canlı Bir Uluslararası
Toplumun Parçasıdır.

19. yüzyılda başlayan Bahai Dini bugün dünyanın her yerine yayılmıştır. Dünyanın iki yüzden fazla ülkesinde, 10,000’i aşkın yerel bölgede çeşitli kültür ve geçmişe sahip milyonlarca Bahai bulunmaktadır. Bu durum Bahai Dini’ni coğrafi olarak dünyanın en yaygın ikinci dini hâline getirmiştir. Türkiye Bahaileri de en eski Bahai toplumlarından birisi olarak bu küresel ailenin bir parçasıdır.

Bahai Toplumunun Yönetimi
Bahai toplumu dünyanın her yerinde en küçük köylerden uluslararası seviyeye kadar aynı prensiplerle seçilen kurumlar tarafından yönetilir. Seçim sistemi dünyanın her yerinde aynıdır. Dokuz veya daha fazla yetişkin Bahai’nin bulunduğu her yerel toplumda, her sene Nisan ayında yapılan seçimle taban seviyesinde bir Mahalli Ruhani Mahfil seçilir. Yine aynı şekilde her sene gerçekleştirilen Birim Konvenşınlar ile Milli Konvenşın’a katılacak delegeler seçilir. Bu delegeler yılda bir kez o ülkenin Milli Ruhani Mahfilini seçerler. Milli Ruhani Mahfil üyeleri de her beş senede bir Uluslararası Konvenşın’da, dünya Bahai toplumunun en üst kurumu olan Yüce Adalet Evi’ni seçerler.

Hepsi dokuzar kişiden oluşan bu kurumlar, Bahai Dini’nin ahlaki yenilenmeye ve  uyumlu bir toplum tesis etmeye dair ilkelerinin hayata geçirilmesinden sorumludurlar. Yüce Adalet Evi üyeleri de dâhil olmak üzere Bahai kurumlarında hizmet eden hiçbir bireyin, görev yaptığı kurum dışında özel bir otoritesi veya  mevkii yoktur.

Birleşmiş Milletlerde Bahailer
Bir asırdan daha uzun bir süre önce Hz. Bahaullah, kolektif güvenlik prensibine dayanan uluslararası bir yönetim sisteminin yaratılması çağrısında bulunmuştu. Bu sistem dünyanın tüm uluslarını kapsayacak ve kalıcı, evrensel barışın temellerini atacaktı.

Kısa adı BIC (Bahá’í International Community) olan Bahai Uluslararası Toplumu, hem bu fikri geliştirmek hem de uluslararası seviyedeki adalet, barış ve refahı  oluşturma  çabalarına katkıda bulunmak için, yetkili bir  sivil  toplum kuruluşu statüsüyle ilk kurulduğu günden bu yana Birleşmiş Milletler (BM) ile yakın işbirliği içindedir. 1945 yılında San Francisco’da BM’nin kuruluşunda Bahai temsilcileri de vardı. 1947 yılında önce ABD ve Kanada Bahai toplumları, 1948’de ise BIC, Birleşmiş Milletler Halkla İlişkiler Departmanı tarafından uluslararası sivil toplum kuruluşu olarak resmen tanındı.

BIC o tarihten beri BM’nin birçok kurum ve heyetiyle yakın ilişkiler kurup işbirliği yapmakta, dünyanın özellikle geri kalmış bölgelerinde yürütülen barış inşa etme, insan hakları, kadının toplumdaki yeri, eğitim, sağlık ve sürdürülebilir kalkınma gibi alanlarda birçok çalışmaya katılmaktadır.
 
Tohumları 23 Mayıs 1844’te Şiraz’daki bir evde, Hz. Bab’ın Molla Hüseyin ile yaptığı bir sohbette atılan, uğruna Müjdecisi de dâhil binlerce   insanın   hayatını   feda   ettiği,   Dinin    Kurucusu  Hz. Bahaullah ve Mükemmel Örneği Hz. Abdülbaha’nın defalarca sürgüne gönderilerek en ağır baskılara maruz  bırakıldığı, iki dünya savaşı ve birçok meydan okumayı aşan  Bahai toplumunun, ilk yüzyılının bitişinin hemen ardından dünya halklarının problemlerini çözmeye katkıda bulunmak üzere BM’ye katılacak seviyeye gelmesi, tarafsız herkes için dikkat çekici ve incelenmeye değer olmalıdır.

Bahai Mabetleri
Bahai Dini’nde namaz şeklindeki ibadet veya dualar bireysel olarak yapılmakla birlikte ibadet yerleri olarak “mabet” kavramı bulunmaktadır. Bahai Mabetleri, anlamı “Allah’ın övgüsünün doğduğu yer” olan Maşrıku’l-Ezkâr olarak adlandırılırlar. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yer alan ve Bahai Dini’nin küresel gelişiminin bir işareti olan bu Mabetler tüm insanlara açıktır ve isteyen herkes, hangi inançtan olursa olsun, buralarda Tanrı’yı uygun bir şekilde anabilir.

Günümüzde her kıtada birer tane olmak üzere toplam yedi kıtasal Bahai Mabedi bulunmaktadır. Bunlara “Kıtasal Ana Mabetler” de denir ve her sene milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Gelecekte başka milli ve yerel Mabetler de inşa edilecektir. Her Mabedin, bulunduğu ülkenin kültürünü yansıtan kendine has bir mimarisi olmakla birlikte, hepsinin ortak özelliği dokuz kapıya ve ortada bir kubbeye sahip olmalarıdır.
 
Bahai Mabetleri günümüzde dua ve tefekkür için kullanılıyor olsa da ileride toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek hastane, bakımevi, okul, üniversite, konaklama yeri gibi yapılarla da desteklenecektir. Diğer bir deyişle Bahai Mabetleri dua ve ibadetin yanı sıra  toplum hayatının sosyal, bilimsel, eğitim ve hayır işleriyle ilgili hizmet alanlarının da merkezi konumunda olacak şekilde düşünülmüştür. Bu bağlamda Bahai Mabetleri ibadet ile hizmet kavramlarının buluşup görünür alana çıkışının somut bir göstergesidir.

Bahai Toplum Yaşamı
Bahai toplumunun yönetim düzeninin, idari yapılarının ve ilgili süreçlerin kademeli gelişimi Bahailiğin ilk günlerinden beri özel ilgi gösterilen bir konudur. Toplum yaşamının güçlendirilmesi ve idari yapıların ve süreçlerin gelişmesi için Bahailerin adadıkları enerji ve çaba sadece Bahai toplumunun kendi çalışmalarına ı dah etkin bir şekilde düzenlemeyi amaçlamaz. Amaç  daha  ziyade Hz. Bahaullah tarafından ön görülen yeni bir toplumsal düzenin oluşumuna ve olgunluğa erişmiş bir insanlığın çeşitli işlerini yürütebilecek yeni yollar keşfetmesine katkıda bulunmaktır.

Bahai toplum yaşamının vücut bulduğu ortamlardan bir tanesi Bahai literatüründe On Dokuz Gün Ziyafetleri olarak geçer. Her yerel Bahai toplumunda on dokuz günde bir On Dokuz Gün Ziyafeti için bir araya gelinir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde bu toplantılar kültürel farklılıklardan dolayı değişik şekillerde gerçekleştirilse de program her zaman ve her yerde duaların ve Kutsal Yazıların okunması, toplum çalışmaları hakkında paylaşım ve meşveret ile dostluk bağlarını güçlendirici sosyal bölümlerden oluşmaktadır.

On Dokuz Gün Ziyafetlerinde katılımcılar toplumlarını ilgilendiren konular hakkında görüşlerini paylaşma fırsatı yakalarlar ve bu sayede yerel toplumun idari kurumu olan Mahalli Ruhani Mahfil toplumu ilgilendiren konulardan haberdar olup toplumla ilişkisini güçlendirme kapasitesini geliştirme imkânı bulmaktadır. Düzenli olarak yapılan bu toplantılar aynı zamanda artan toplumsal bilinç için bir ortam yaratmaktadır ve daha iyi bir toplum oluşturmak için harekete geçen bireylerin ortaya çıkmasına vesile olmaktadır.

Bu uygulamayla dünyanın neredeyse her bölgesindeki  on binlerce mahallede önceden belirlenmiş bir günde bir grup insan dua etmek, kendi ruhani gelişimleri üzerinde düşünmek ve bulundukları toplumların yaşantısını geliştirmek için ne kadar mütevazı de olsa bireysel ve kolektif çabaları hakkında  konuşmak için sevgi ruhuyla bir araya gelmektedir. Bu buluşmalarda çocuk, genç, yaşlı, kadın ve erkek herkes fikirlerini açıkça paylaşmaktadır.

On Dokuz Gün Ziyafetlerin yanı sıra Bahailer yıl içinde bazı bayramları kutlamak veya özel günleri anmak için de bir araya gelmektedir. Tanrı’nın kutsal yasalarına göre her dönem ve devirde kutsanmış bayramlar, yıldönümleri ve çalışılması yasaklanmış kutsal günler vardır. Bahailerin çalışmaması gereken dokuz kutsal günden yedisi sevinç dolu bayramlar iken diğerleri Hz. Bab’ın şehadetinin ve Hz. Bahaullah’ın bu dünyadan ayrılışının yıldönümleridir.