Bahai Yönetim Sistemi


YÜCE ADALET EVİ
Bahai Dini’nin uluslararası idari kurumu ve Hz. Bahaullah’ın tüm insanlıkla yaptığı Ahit ve Misakı’nın bugünkü merkezi Yüce Adalet Evi’dir. Oluşturulması esas itibarı ile Kitab-ı Akdes’te emredilen bu kurumun taşıdığı sorumluklar Hz.  Bahaullah’ın, Hz. Abdülbaha’nın ve Hz. Şevki Efendi’nin çeşitli yazılarında ayrıca açıklanmıştır.

Yüce Adalet Evi dokuz üyeden oluşur ve her beş senede bir, dünyadaki tüm Milli Ruhani Mahfillerin üyeleri tarafından seçilir. Bahailerin inancına göre Yüce Adalet Evi insanlığın mutluluğuna olumlu bir etki sağlaması, eğitim, barış ve küresel refahı daha üst seviyelere çıkarması, insan onurunu ve dinin konumunu gözetmesi  için  ilahi  yetki  ile  donatılmıştır. Bu  kurum  sürekli gelişen bir   toplumun ihtiyaçlarına karşılık olarak Bahai öğretilerinin uygulanmasından da sorumludur ve bu nedenle kutsal Bahai yazılarında açıkça ele alınmamış konularda yasama yetkisine sahiptir.

Yüce Adalet Evi kurulduğu ilk günden beri dünya Bahai toplumuna, refah içinde küresel bir medeniyetin inşa edilmesine katkıda bulunma kapasitesini geliştirmesi için kılavuzluk yapmaktadır. Yüce Adalet Evi’nin sunduğu bu ilahi kılavuzluk, Bahai toplumunun Bahai Dini’nin dünya barışı vizyonunu hayata geçirmeyi öğrenirken düşünce ve hareket birliği sağlamasını mümkün kılmaktadır.
 
Yüce Adalet Evi, tüm meşruiyetini kutsal Bahai yazılarından alır. Hz. Bahaullah’ın getirdiği ilahi mesajın bütünlüğünü ve esnekliğini sağlama, inananların birliğini koruma, topluma  liderlik yapma ve sosyal yaşama katkıda bulunma yetkisine sahip bir kurumun tesis edilmesi yasası, Tanrı Mazharlarının bu dünyevi hayattan ayrılıklarından sonra ortaya çıkabilecek olası liderlik mekanizmalarının önünü kesmiştir.

Yüce Adalet Evi her zaman ve her koşulda insanların faydasına olan şeylere en büyük önemi vermek ve erkek, kadın ve çocukların himaye edilmesini temin etmekle yükümlüdür.
“…değişim bu dünyanın, zamanın ve yerin gerekli bir niteliği ve asli özelliği”159 olduğu için Yüce Adalet Evi’ne güncel olaylar için Bahai öğretileri ışığında gerekli yasal düzenlemeleri yapma yetkisi verilmiştir. Ancak bu yasama yetkisi kutsal Bahai yazılarında açıkça belirtilmemiş durumlarla sınırlıdır. Hz. Bahaullah’ın bu konuyla ilgili beyanı şudur: “Her günün yeni bir sorunu ve her sorun için uygun bir çözüm olduğu için işler Adalet Evi’ne sorulmalıdır ki onlar da zamanın ihtiyaç ve koşullarına göre hareket etsinler.”160

Bahai yazılarında Yüce Adalet Evi’nin kararlarını “Kutsal Ruh’un ilhamı ve teyidiyle...”161 alacağı teminatı verilmiştir. Dolayısıyla Bahailer için Yüce Adalet Evi’nin “kararlarına itaat, zorunlu ve vazgeçilemez bir görev ve koşulsuz bir yükümlülüktür.”162

Doğuşu
Yüce Adalet Evi’nin kurulması Hz. Şevki Efendi’nin en önem verdiği  konulardan  birisiydi.  1951’de  Hz.  Şevki  Efendi, Yüce Adalet Evi’nin kuruluşuna bir ön hazırlık olarak Uluslararası  Bahai Konseyi adlı bir kurum atadı. Bu Konsey 1961 yılında, o zaman dünyada kurulmuş olan tüm Milli ve Bölgesel Mahfiller tarafından seçilerek yenilendi. Böylece dünya Bahaileri küresel ölçekte seçim yapma deneyimi kazanmış oldular ki gelecek yıllarda Yüce Adalet Evi de bu yöntemle seçilecekti.

Hz. Şevki Efendi’nin bu dünyadaki yaşamı sona erdiğinde, Bahai Dini’nin korunması ve yayılması sorumluluğunu üstlenmek üzere özel olarak atanan kişiler (Bahai literatüründe Tanrı Emri’nin  Elleri olarak anılmaktadırlar), Hz. Şevki Efendi’nin arzusuna uygun bir şekilde, Yüce Adalet Evi’nin Hz. Bahaullah’ın Emrini halka açıkça ilan edişinin yüzüncü yıldönümünde seçileceğini duyurdular. Nitekim Nisan 1963’te o dönemde kurulmuş olan  elli altı Milli Ruhani Mahfilin üyeleri tarafından ilk Yüce Adalet Evi seçildi ve böylece Uluslararası Bahai Konseyi’nin varlığı da son buldu. Yüce Adalet Evi’nin seçilmesiyle, Hz. Bahaullah’ın öngördüğü yönetim düzeninin inşasının son aşaması tamamlanmış oldu.

Yüce Adalet Evi’nin ortaya çıkışı Bahailer için son derece önemli bir olaydı. Bir asrı aşan bir süre boyunca uluslararası Bahai toplumunun genişlemesi neticesinde ve demokratik bir evrensel seçim süreciyle dünya Bahaileri Hz. Bahaullah tarafından takdir buyrulan bu uluslararası kurumun ortaya çıkmasını sağladılar.

Yüce Adalet Evi, kuruluşundan bu yana geçen yaklaşık yarım yüzyıllık süreyi, dünyanın ıslahı ve daha iyi bir yer olabilmesi için ilahi öğretileri hayata geçirmeye ve Hz. Bahaullah’ın öngördüğü evrensel medeniyetin kurulmasına katkıda bulunabilecek kaynak ve becerilere sahip bir Bahai toplumu inşa etmeye adamıştır.
 
Seçim Süreci
Yüce Adalet Evi üç aşamalı bir süreçle seçilir.
Her milli Bahai toplumunda 21 yaşını doldurmuş olan tüm yetişkin Bahailer, her ülkede senede bir kez gerçekleşen ve “Birim Konvenşın” olarak adlandırılan bir seçime katılma hak ve sorumluluğuna sahiptir. Bu Konvenşın seçimlerinde Bahailer kendi bölgelerinden belli sayıda delegeler seçerler.

Bu delegeler de yine her sene yapılan ve “Milli Konvenşın” adı verilen bir seçimde, yaşadıkları ülkede hizmet edecek olan Milli Ruhani Mahfilin dokuz üyesini seçerler.
Dünyadaki tüm Milli Ruhani Mahfillerin üyeleri ise her beş yılda bir Hayfa’da düzenlenen ve “Uluslararası Konvenşın” adı verilen bir seçimde, Yüce Adalet Evi’nde hizmet edecek olan dokuz üyeyi seçerler.

Tüm Bahai kurumlarının seçim usulünde olduğu gibi Yüce Adalet Evi seçiminde de aday gösterilmez, seçim kampanyası veya propaganda yapılmaz. Bahailer tüm seçimlerde oylarını istedikleri kişiye vermekte özgürdürler. Bununla birlikte Bahai yazılarında seçilecek kişilerin “bilgi ve anlayış kaynakları”163, “Tanrı dininde sadık ve sabit ve tüm insanlığın iyiliğini isteyenler”164 olmasına dikkat edilmesi öğütlenir.

Yüce Adalet Evi’nin seçildiği tarihlerde Bahailer iki yüz elliyi aşkın ülke, sömürge ve adanın yaklaşık on beş bin noktasında yaşıyorlardı. Elli altı ülkenin Milli Ruhani Mahfili vardı. Bu tablo Bahai Dini’nin evrensel bir inanç olma özelliğinin bir yansımasıdır.

Bahai öğretilerinin her kültür tarafından kolaylıkla benimsenmesi ve geniş bir insan çeşitliliğini cezp edebilme potansiyeli gittikçe daha görünür hâle gelebilmekte, ortak değerleri yansıtan kolektif bir yaşam modeli, Hz. Bahaullah’ın öngördüğü yeni dünya medeniyetini kuracak toplumlar inşa etme potansiyelini kısmen de olsa gösterebilmektedir. Bugün ise dünyada yüz seksenden fazla Milli Ruhani Mahfil bulunmaktadır.

Yüce Adalet Evi’nin Bazı Çalışmaları
Bahai yazılarında Yüce Adalet Evi’ne eğitimi, barışı ve refahı geliştirerek insanlığın genel mutluluğu üzerinde olumlu etkide bulunma görevi verilmiştir. Yüce Adalet Evi de enerjisini ve kaynaklarını, Hz. Bahaullah’ın öğretilerini dünya insanlarının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde uygulayabilen küresel bir Bahai toplumu oluşturmaya adamaktadır.

Yüce Adalet Evi’nin öncülüğünde seneler önce başlatılan geniş çaplı çalışmalar, zamanla Bahai toplumunda ruhani, sosyal ve entelektüel gelişimin sorumluluğunu üstlenmeyi mümkün kılacak kapasiteleri geliştirmeyi amaçlayan süreçlerin ortaya  çıkmasına yol açtı. 1996 yılından başlayarak Yüce Adalet Evi bu sefer tüm dünya Bahai toplumunda küresel bir program başlattı. Bu sayede Bahai toplumunun yaşamında yeni bir aşamaya geçilmiş oldu.

Bu program sayesinde Bahailer, tüm aktivitelerini geniş toplum kesimlerine açmaya yönlendirildi. Çünkü Bahai İnancı’nın esasını oluşturan öğretilerden ilham alan bu aktivitelerin, tüm insanlığın yaşamı üzerinde gittikçe artan yararlı bir etkisi olacaktı. Yüce Adalet Evi ayrıca bu gibi aktiviteleri hayata geçirmek için gerekli olan bilgi, beceri ve ruhani anlayışları elde etmelerinde  Bahailere yardımcı olmak için her ülkede eğitim enstitüsü programlarını yaygınlaştırdı.
Bu küresel program, sistematik bir öğrenme kültürünü tüm Bahai toplumunun yaşamını tanımlayan unsurlar hâline getirmiştir. Bu konuyla ilgili detaylar sitemizin Bahailer Ne  Yapar bölümünde yer almaktadır.

Yüce Adalet Evi döneminde yaşanan  önemli  bir  diğer  olay  Hz. Bab döneminden beri İran Bahai toplumunu sınamakta olan zulümlerin, 1979 İran İslam Devrimi’nin ardından hız kazanması olmuştur. Bu durumun tüm dünya Bahailerine verdiği büyük acı tahmin edilebilir. Öte yandan modern dünyanın gözleri önünde yaşanan bu zulümler Bahai Dini’nin daha fazla bilinir olmasına vesile olmuştur. Nitekim bugün dünya Bahai toplumu gittikçe artan sayıda dünya lideri ve hükümet tarafından tanınmaktadır ve hatta bunlardan bazıları, insanlığın karşı karşıya olduğu çeşitli sosyal veya ahlaki sorunlar hakkında Bahailerin görüşlerine ve çözüm önerilerine başvurmaktadır.
Bunun yanı sıra Yüce Adalet Evi dünya halklarının barışa dair özlem ve arayışına bir katkı olması amacıyla tüm dünya insanlarına hitaben çeşitli mesajlar da yayımlamıştır.

Bu mesajların ilki, Ekim 1985’te tüm dünya insanlarına seslenen Vaat Edilen Dünya Barışı adlı bir yazıydı. Küresel barış ve refahın oluşturulmasının ön koşullarını ortaya koyan ve dünyanın her tarafındaki Bahailer tarafından devlet başkanlarına, hükümet yetkililerine ve dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de dâhil olmak üzere birçok önemli insana ulaştırılan bu mektup Türkçeye  de  çevrilmiştir.165  Bahailer bu mesajın içeriğinden aldıkları ilhamlarla, söyleşilere, seminerlere, konferanslara ve barışa yönelik girişimlere katılmaya bugün de devam etmektedirler.

Nisan 2002’de Yüce Adalet Evi bu kez de dünyada gittikçe artan dini hoşgörüsüzlük nedeniyle dini liderlere hitaben bir mesaj ya- yımladı. Türkçeye de çevrilmiş olan bu mektup, “dünyanın tüm büyük dinlerinin özellik ve köken bakımından aynı ölçüde geçerli olduğu fikrine, yobaz düşüncenin kökleşmiş yapıları tarafından inatla karşı koyulduğu” tespitinin ardından “dinsel bağnazlığın yükselen alevlerinin, sonuçları tasavvur edilemeyen, dünya çapında bir yangını tutuşturma tehlikesinin geçen her günle birlikte büyümekte”166 olduğu uyarısında bulunarak tüm dini liderleri dinin toplumdaki rolüne dair yeni bir anlayış kazanmaya davet etmiş, barışın kurulabilmesinin ön koşulu olarak ise “dinlerin birliği” prensibine gereken önemin verilmesi çağrısında bulunmuştur.

Yüce Adalet Evi’nin kuruluşundan beri Bahai toplumunda yaşanan en önemli gelişmelerden bir diğeri de insan hakları, küresel refah ve kadınların gelişimi gibi alanlardaki geniş çaplı girişimlerin çoğalması ve uluslararası arenada özellikle Birleşmiş Milletlerde, ulusal ve yerel seviyelerde ise her türlü toplumsal alanda, tüm insanları ilgilendiren tartışmalara katılımın giderek daha fazla artmasıdır.

Tüm bu çalışmalara ilham veren şey, ruhaniyete dair Bahai  yaklaşımının sadece bireyin veya Bahai toplumunun yaşamını değil, bir bütün olarak insanlığı kapsamasıdır. Yüce Adalet Evi’nin kılavuzluğuyla kolektif gelişimine devam eden ve kazandığı deneyimleri insanlığın hizmetine sunan dünya Bahai toplumu, dünyaya şunun ikna edici bir kanıtını sunmaktadır: Kültürel çeşitliliğimizi korurken dünyayı ortak vatanımız ve aynı gezegeni paylaştığımız herkesi birleşmiş bir ailenin üyeleri olarak görebilir ve işbirliği yaparak hep birlikte gelişmeye devam edebiliriz.